Ankara / Türkiye
0 506 899 01 91
cihan@ozeldersyardim.com

Dili En İyi Kim Öğretir?

Created with Sketch.

Dili En İyi Kim Öğretir?

Bu blogu yazarken en büyük iddiam yabancı dili, o dili öğrenmek zorunda kalmış biri değil, öğrenmeyi tercih etmiş birinin daha iyi öğreteceği olduğu üzerineydi. Ne demek istiyorum açıklayayım.

Bana sorarsanız yabancı dil bilenler ikiye ayrılır. Dil öğrenmek zorunda kalanlar ve dil öğrenmeyi tercih edenler. Bu iki grubun hangisinin daha hızlı öğreneceği başka bir yazının konusu olabilir. Bu yazının konusu ise hangisinin daha iyi öğreteceği. Dil öğrenmek zorunda kalanlar derken, örneğin, bir yabancı ülkeye giden ya da mesela bir üniversitenin İngiliz Dil ve Edebiyatı bölümünü okuyanlar diyebilirim. Önce bu grubu biraz irdeleyelim.

Varsayalım bir üniversitenin 4 yıllık İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandınız. Sizin önünüze 4 sene boyunca takip edeceğiniz bir program hazır olarak konur. Ne öğrenmeniz gerektiğine başkaları karar vermiştir. Onları uygularsınız. 4 sene yeterince uzun olduğundan, yeterince vaktiniz vardır ve üniversite eğitiminin yanında çok az ilave bir çalışmayla bile iyi bir seviyeye gelebilirsiniz. Belki kendi kendine öğrenmeye çalışan bir kişiden daha hızlı bile öğrenebilirsiniz. Ama burada öğrendiklerini başkalarına aktarmak isteyen biri, yani bir öğretmen için, görünmez bir tuzak var. Üniversitede dili öğrenmeye zorlanan kişiler o dili öğrenirken yeterince hata yapmamıştır. Hatanın en iyi öğretmen olduğunu bir gerçek olarak kabul ediyorsanız bu iki grubu kıyasladığınızda dil öğrenmeyi tercih eden kişi, dili öğrenmeye zorlanan kişiye göre açık ara daha çok hata yapıp açık ara ondan daha verimli yollar keşfetmiştir.

Hata yapmaktan ne kastettiğimi de açıklarsam daha iyi anlaşılacağımı düşünüyorum. Hata yapmaktan kastettiğim elbette konuşmaya çalışırken yaptığınız gramer hataları değil. Hata yapmaktan kastettiğim öğrenmede yanlış bir yol uygulamak. Mesela bir gramer kitabı alıp oradaki boşluk doldurma işlemlerini yapmak(fill in the blanks) bana sorarsanız dil öğrenirken yapacağınız büyük bir hatadır. Bu yöntem sizin dil yeteneğinizi ya hiç geliştirmez ya da göz ardı edilecek kadar az geliştirir. Onun yerine kelime dağarcığınızı aktif bir şekilde artırmaya çalışmak, makale yazmaya çalışmak ya da seviyenize göre bir kitap alıp onu okumaya çalışmak daha verimlidir.

Aynı durum yabancı bir ülkede dili öğrenmek zorunda kalan biri için de geçerli. O dili öğrenmek zorunda kalmıştır, öğrenmesi gereken şeyler bellidir. Bakkala gittiğinde derdini anlatmaya çalışır, vergi iadesi işlemlerini yaparken işini çözmeye çalışır. Ve her bir adımda kendini daha da geliştirir. Evet dil yabancı bir ülkede daha kolay öğrenilir ve eğer siz de yabancı ülkede yaşayarak dil öğrenecekseniz bu blog sizi hedef alınarak yazılmadı. Ama sahip olduğu kısıtlı vakti maksimum verimde kullanarak belirli bir seviyeye gelmeyi hedefleyen biriyseniz ve tıkandığınız yerde özel ders almayı planlıyorsanız kesinlikle dili kendi kendine öğrenmiş, yani dili öğrenmeyi tercih etmiş birinden yardım almanızı öneririm.

Dil öğrenmek zorunda kalan kişinin motivasyonu bellidir. Yurt dışındaysa hayatta kalmak, üniversitede ise derslerini geçmek. Yani ekstra başka bir motivasyona ihtiyacı yoktur. Dil öğrenmeyi tercih eden kişi ise kendine bir motivasyon bulmak zorundadır. Ve bu çok büyük bir etken. Bu kadar uzun sürecek bir süreçte bilgi kadar motivasyona da ihtiyacınız olacak. Ve bunu ancak size o motivasyona sahip olacak kişi verebilir. Yani dil öğrenmeyi tercih eden kişi yalnızca daha fazla teknik, daha verimli yöntemler bildiği için değil aynı zamanda size ihtiyacınız olan motivasyonu sağlayacağı için de doğru tercihtir.

Bu yazıyı okuyorsanız büyük olasılıkla ne üniversitede İngiliz Dili çalışıyorsunuz ne de yabancı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bu kanıya varmamın sebebi tecrübelerime dayanıyor. Çünkü üniversitede dil öğrenenler ve yabancı bir ülkede dil öğrenenler açık bir şekilde ne öğrenmesi gerektiğini neyi ne kadar sürede öğrenebileceklerini bilirler. Çünkü çevrelerinde benzer süreçlerden geçmiş yeterince kişi vardır. Bu yazıya ayıracakları zamanı ise İngilizce bir şeyler öğrenmeye harcarlar. Bu blogdaki yazılar zaten genel manada İngilizce öğrenmeye henüz karar vermiş kişilere rehberlik etmek amacıyla yazıldı. Ve size basitçe şunu anlatmaya çalışıyor: İngilizce öğrenmek seneler sürer. Ayıracağınız zamanın farkına varın. Her bir aşamada karşılaşacağınız zorlukları tanıyın. Bir kaç verimli teknik öğrenin ya da kendi kendinize keşfedin. Ve tüm bunları günlük rutininiz haline getirin. Dil öğrenme serüveninizde özel ders almak isteyip profesyonel yardıma ihtiyacınız olduğunda ise dili kendi başına öğrenmiş birisi size daha iyi yardımcı olacaktır.

Dil öğrenmeyi tercih edenler derken kurs ya da internet ortamında bilgi düzeyini artırmaya çalışan, dışarıdan gelen bir zorunluluğu olmamasına karşın çalışmalarını sürdüren ve bunları yaparken yeni yöntemler keşfeden kendi metotlarını bulan hem geleneksel hem yenilikçi araçları harmanlayabilmiş kişileri kastediyorum. Benim çevremde bu yöntem ile dil öğrenmiş çok fazla kişi var ve bu kişilerin tecrübelerini dinlemeyi çok kıymetli buluyorum.

Benim yurt dışı maceram dil öğrendikten sonra gerçekleşti ve hali hazırda öğrendiğimi pekiştirmeme yardımcı oldu. Eğer bana dil öğrenmek için yurt dışına çıkmak şart mı diye sorsaydınız, şart değil ama öğrendikten sonra pekiştirmeniz için faydalı olur derdim. Çünkü ister istemez yabancı bir ülkede dil için ayırdığınız vakit içinde bulunduğunuz şartların etkisiyle katlanıyor.

Bilmek ve öğretebilmek yeteneklerinin farklı iki dünya olduğu inkar edilemez bir gerçek. Özel ders almak istediğinizde öğretebilme yeteneği olan bir hocayla çalışmanız da işlerinizi ekstra kolaylaştıracaktır. Derslerin yeterince faydalı olmadığını düşündüğünüzde hocanızı değiştirmekten çekinmeyin.