İngilizce Öğrenirken Atasözü ve Deyimler
Atasözü ve deyimler yabancı dil öğrenirken başlangıç seviyesinde bir öğrencinin en büyük düşmanlarıdır. Gerek Türkçe’deki bir deyim/atasözünü İngilizce’ye çevirmek, gerekse İngilizce’deki deyimleri atasözlerini ezberlemeye çalışmak en yaygın iki temel yanlıştır. Söylediklerimi açayım.
Birinci Yanlış: Türkçe’deki bir deyimi ya da atasözünü İngilizce’ye çevirmeye çalışmak
Başlangıç seviyedeki bir öğrencinin en sık yaptığı hatadır. Dil öğrenirken önce kelimeler öğreniriz. Ev, araba, kuş, ben, sen, o, sevmek, gitmek vs. Sonra da bu kelimeleri anlamlı şekilde bir araya getirerek karşımızdakine derdimizi anlatmaya çalışırız. Bu gayet olması gerektiği gibi bir akış. Tabii ki henüz başlangıç seviyesinde konuşmaya çalışırken gitmek yerine gelmek, satmak yerine satın almak diyerek kavramsal hatalar yapabiliriz. Bunların hepsi yine olağan sürecin bir parçasıdır. Başlangıç ve orta seviyelerde bu tür hatalar gözardı edilir. Nihayetinde yabancı bir dil öğreniyorsunuz. Fakat olağan sürecin bir parçası olmayan, kesinlikle kaçınmanızı önerdiğim ve yaptığınızda hoş karşılanmayacak hatalar vardır: Bir dildeki atasözü ya da deyimi kelimesi kelimesine başka bir dile çevirmek(chicken translate). Her dilin deyimleri ve atasözleri farklı ve kendine özgüdür. Biz “Geçti borun pazarı sür eşeği Niğde’ye” deriz onlar “too little too late” derler. Biz “Üzümünü ye bağını sorma” deriz onlar “Never look a gift horse in the mouth” derler. Sizin de gördüğünüz gibi farklı dillerde benzer anlam taşıyan atasözleri, deyimler olsa da kelimeleri teker teker çevirmek baştan aşağı saçma bir sonuç doğurur. O yüzden başlangıç seviyesindeyken yabancı dilde konuşma ya da yazma pratiği yapmadan önce size yüzde yüz fayda sağlayacak bir tavsiye şu olur: Deyimleri ve atasözlerini unutun.
İkinci Yanlış: İngilizce’deki atasözlerini ve deyimleri ezberlemeye çalışmak
İngilizce‘deki deyim ve atasözlerini öğrenmek kulağa o kadar da hatalı gelmiyor diyebilirsiniz. Fakat bana sorarsanız deyim ve atasözleri yabancı bir dilde öğrenmeniz gereken en son şeydir. Başlangıç seviyesinde buna zaman ayırmak zamanınızı boşa harcamaktır. Hangi atasözü ile ne sıklıkta karşılaşacağınızı bilmediğiniz için büyük ihtimalle çabanız daha az yaygın olanları öğrenip, karşınızdaki ile iletişim kuramamakla sonuçlanır. Bu zamanında benim de yaptığım bir hataydı. İlk İngilizce öğrenmeye başladığım günlerde oturup deyim ve atasözleri ezberlemeye çalışmıştım. Hiçbiri, ne girdiğim sınavlarda ne de yabancılarla iletişim kurmaya çalışırken hiç bir işime yaramadı. Eğer düşünürseniz zaten Türkçe konuşmaya çalışan bir yabancının konuşmasının arasında size “Ak akçe kara gün içindir” ya da “Ev alma komşu al” demesi büyük olasılıkla doğal olmazdı, üstelik söyleyeni tuhaf ve komik bir duruma sokardı. Atasözlerini ve deyimleri öğrenmenin en organik ve doğal yolu karşınıza çıktıkça anlamlarına bakarak birer birer öğrenmektir. Yani izlediğiniz dizide karşınıza bir tane çıktığını varsayalım, anlamına bakıp cebe atabilirsiniz. Bir sonraki duyduğunuz ana kadar da tekrar edip iyice öğrenmeye çalışmanıza gerek yok derim ben. Eğer aynı atasözü ile tekrar karşılaşırsanız zaten anlamını otomatik olarak hatırlarsınız. Kelime gruplarının akılda kalması tek başına bir kelimenin akılda kalmasından daha kolaydır. Ayrıntılı bilgi için kelime öğrenme metotları yazımı okuyabilirsiniz.
Yazıyı sonlandırırken vurgulamak istediğim nokta, dünyada 1.5 milyar insan İngilizce konuşuyor, fakat bunların sadece 360 milyonunun anadili İngilizce. Yani İngilizce öğrendiğiniz takdirde iletişim kuracağınız insanların önemli bir bölümünün anadili İngilizce olmayacak. Ne onlardan atasözü ya da deyim duyacaksınız ne de onlara atasözü ya da deyim söylemenize gerek olacak. Bu gerçeğin ışığında yukarıdaki tavsiyeleri dikkate almanızı öneririm.
Recent Comments